Fikri ve Sinai Mülkiyet Hukuku

Fikir ve sanat eserleri insanların toplumsal yaşamı kurmasıyla başlar. Çünkü insan, bu toplumsal yaşam içerisinde kendini bir şekilde dile getirme ve derdini anlatma isteği içerisindedir. Ne zaman ki bu dile getirme isteği üstün bir yaratıcılık ve estetik bir düzey alır ya da bu anlatım derdi düşünsel, akılcı, sistematik bir çalışma düzeninde yapılır; o zaman fikir ve sanat eserleri de doğmaya başlar.  Fikri mülkiyet hukukunun iki temel ayrımı vardır.

Bunlardan ilki fikir ve sanat eserlerini içinde barındıran fikri haklar (hukuk); diğeri ise sınaî haklar (hukuk) olarak adlandırılan marka, patent ve tasarım hukukudur.  Fikir ve sanat eserleri hukuku ile sınaî hukukun (ikisi beraber fikri mülkiyet hukuku) ve günümüze kaynaklık eden hukuk kavramlarının doğuşu ancak Fransız Devrimi’yle başlamıştır. Bunun öncesinde fikri mülkiyet hukukundan günümüz anlamıyla söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla fikri mülkiyet hukuku alanı oldukça genç ve devamlı kendisini yenileyen bir hukuk alanıdır. Örneğin bir Borçlar Hukuku ya da Medeni Hukuk, Roma Hukuku hatta Hamurabi kanunları döneminden beri varlığı olan ve üzerine düşünülüp çalışılan hukuklardır.